AYVALIK’TA GEZİ ANMASI;”GEZİ YOL GÖSTERİYOR”

Nilgün KAYA

Gezi Parkı eylemlerinin 8. yılı Ayvalık’ta, Cumhuriyet Meydanında düzenlenen etkinlikle anıldı. Yapılan açıklamada, “Bu mücadele iktidarın her türlü ayrımcı ve bölücü çabasına rağmen her kültür, ulus, cinsiyet, din ve mezhepten ezilenlerin birlik olmayı başarmasının ürünüdür. “ denildi.

Fotoğraflar: Güner Oskan

Ayvalık Demokrasi Platformu tarafından düzenlenen etkinlikte, eylemlerde hayatını kaybeden vatandaşlar için saygı duruşunda bulunuldu. Platform adına yapılan açıklamada, Türkiye halkları, devlet-siyaset-mafya ortaklığında işlenen suçların ortalığa saçılmasına bir kez daha tanık oldu. Çıkar ilişkilerinden kaynaklı çelişkiler sonucunda Türkiye halklarına karşı işlenen suçlar, yolsuzluk, uyuşturucu ticareti, yargısız infaz ve faili belli cinayetlerin birer birer ifşa olduğu görüyoruz. Siyasi cinayetlerden dünyanın her tarafına uzanan uyuşturucu ve benzeri kirli ticaret ağlarına, telaffuzu güç rakamlara ulaşan yolsuzluk çarkına ilişkin ifşalar, bu ifşalar karşısında söylenen yalanlar, suskunlukla geçiştirme ve üzerini örtme çabaları devletin kurumlarıyla içinde, hatta merkezinde bulunduğu bir suç örgütlenmesiyle karşı karşıya olduğumuzu tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin tamamen tasfiye edilmesi, Kürt sorununda çözümsüzlük, çıkar çetelerinin halklara karşı işlediği suçlar, kamu kaynaklarının, yeraltı ve yerüstü varlıkların, doğanın talanı ve yerli, yabancı tekellerin yağmasına kalkan olma, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri, yolsuzluk ve rüşvet bu ülkeyi yönetenler açısından istisna değil kural haline gelmiştir. Siyasi çıkarları için milliyetçiliği örtü olarak kullananların emekçilerin alın terine ve halkların geleceğine el koymayı meşrulaştırmaya çalıştığını, Bu tür kirli ittifaklar, talan, ölüm ve gasp düzeninin siyasallaşmış yargı ve iktidara bağlı işleyen hukuk sistemi tarafından bizzat korunup kollandığını, Bu ittifakları var eden siyasi, iktisadi ve toplumsal düzen değişmeden Türkiye halklarının nefes alamayacağı, bu suçlular ittifakı ile mücadele etmenin emekçiler için ekmek ve iş, kadınlar için yaşam, gençler için gelecek, Kürtler ve Aleviler için eşit haklarla yaşam mücadelesidir. Bizler bu ülkenin emekten, ezilenlerden, yoksullardan, dışlanmaya çalışılan kesimlerinden yana olan güçler olarak bu kirli ittifaka karşı ortak mücadele etme çağrısı yapıyoruz. Halka karşı işlenen suçların tüm failleri ile siyaset, sermaye ve mafya üçgeninde girilen tüm gizli ve kirli ilişkiler açığa çıkarılmalı, sorumlular halkın önünde hesap vermelidir. Siyasi egemenliğini bu baskı, terör ve yolsuzluk mekanizmasının üzerine kuran iktidarın, ortaya dökülen bu muazzam suçların hesabını kendiliğinden vermeyeceğini biliyoruz. Türkiye işçi sınıfı, emekçileri ve halk güçleri olarak örgütlü bir güçle hesap sormazsak ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayamazsak iktidar çarkı bu çamurun içinden çıkmayı becerebilecektir. Yargının gözlerini kapadığı bu talan düzenine karşı toplumsal itirazı, mücadeleyi büyütmek ve tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için Türkiye halkları başta olmak üzere siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine ve toplumsal kesimlere çağrı yapıyoruz: Sesimizi yükseltmeli, itirazlarımızı büyüterek örgütlemeliyiz. Türkiye halklarına karşı tarihsel sorumluluğumuzla sesleniyor ve bu kirli ittifaktan kurtularak herkesi yaşanabilir bir ülke için seferber olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz.”

Fotoğraf: Yüksel Kalkan

GEZİ, ARADAN YILLAR GEÇSE DE YAŞAYAN BİR İHTİMAL OLMAYA DEVAM ETMİŞTİR”

Halkın adaletsizliğe, baskıya, eşitsizliğe ve despotluğa karşı; kazanılmış haklarına sahip çıkmak, onurunu, doğayı, kentini korumak için sokakları doldurduğu Gezi direnişinin üzerinden 8 yıl geçti. Bu mücadele iktidarın her türlü ayrımcı ve bölücü çabasına rağmen her kültür, ulus, cinsiyet, din ve mezhepten ezilenlerin birlik olmayı başarmasının ürünüdür. Bu birleşik mücadele tecrübesi hem geride bıraktığı miras hem de geleceğe ilişkin verdiği mesajlarla tarihin çok özel bir dönemine mahsus kalmamış, Gezi, aradan yıllar geçse de yaşayan bir ihtimal olmaya devam etmiştir. Bu yüzden iktidar sadece olağan bir hak arama talebinde değil sessizliğin altında bile Gezi direnişinin bir benzerinin, devamının mayalandığını görmekte ve korkmaktadır.Gezi’den yıllar sonra beraat kararlarına rağmen tekrar tekrar açılan davalar, yargılananların tekrar yargılanması; sonuç olarak Gezi’nin sürekli gündemde tutulması kuşkusuz boşuna değildir. İkizdere’deki taşocağı isyanı, çay emekçilerinin tepkisi, Antep’teki kod 29 eylemleri, Boğaziçililerin aylardır süren protestosu vb. ve daha sayısız, irili ufaklı mücadeleler Gezi’den güç almakta, onun ruhunu taşımaktadır. Umut ekilebilir, ürünü alınabilir bir şeydir. Toplumsal gerçekliğimizin, hakikate yürüyen adımlarının tek bir adıma dönüşmesidir. Bu anlamda karanlıkta yaktığı ışık daima var olacaktır ve yolumuzu aydınlatacaktır. Bizler, yani halklar, ötekiler; mücadelesini yürürken öğrenenler, emekle yoğuranlar, büyük bedellerle var edenler için bir ağaç etrafında toplanmanın anlamını iktidar sahipleri bilmez. Ağaç, Gezi’den beri bizim için bir yaşam dilidir. Bu dili milyonlar konuştu, konuşmaya devam edecek. Bilindiği üzere bugün hala o direnişi doğuran koşullar ve ortam değişmedi. Demokrasi, barış ve eşitlik için mücadeleyi büyütme ihtiyacı azalmadı, aksine arttı. Çünkü iktidar adalet ve özgürlüğü değil; adaletsizliği, gerginliği, kutuplaştırmayı, şiddeti, çatışmayı ve hukuksuzluğu büyüttü. Devlet, kendi vatandaşına savaş açarak, bunu sokakta gündelik bir ritüele dönüştürürken, onuru ile mücadele eden bizler, onuru ile söz kurmaya ve susmamaya devam ediyoruz. Siyaseti rüşvet, adaleti yolsuzluk, dili zehirli ve vicdani kör bir rejimin tüm saldırılarına karşı park hepimizin, ağaç hepimizin, su hepimizin, hava hepimizin, dere hepimizin, toprak hepimizin ve yaşam hepimizin diyoruz. Nurhak’lardan Gezi Direnişi’ne özgürlük ve demokrasi için direnirken yitirdiğimiz canlarımızı tekrardan hürmetle yad ederken; mücadele sözümüzü yineliyoruz.Direniş, AKP-MHP iktidar blokunun bugün korumaya çalıştığı ve uzunca bir süredir toplumsal muhalefeti bastırmak için kullandığı bir çete elemanının itiraflarıyla daha da görünür olan, bu “mafya-siyaset-ticaret” düzenini kabul etmeyen geniş kesimlerin güçlü bir itirazı olarak ortaya çıktı. AKP rejiminin, toplumun yaşam biçimine müdahalelerle toplumu sistemin arzusu doğrultusunda kontrol altında tutma ve ona biçim verme süreci oldukça somut bir şekilde hayata geçirilmeye çalışıldı. Alkol yasaklarından kürtaj yasağına, toplumsal hayatın dinselleştirilmesine, kaç çocuk yapılacağından, sinemaların, tiyatroların, sanatsal alanların ve kültürel değer taşıyan mekanların kapatılmasına; ne yenilip ne içileceğinden öğrenci evlerinde ve yurtlarda kiminle nasıl yaşanılacağına; okula gitme yaşından, evlilik yaşına; sansür uygulamalarından internet yasaklarına; doğa tahribatından, kentsel rant ve betonlaşmaya; insanların evlerinden edilmesinden kentsel yaşam alanları, yeşil alan ve parkların yok edilmesine; AVM çılgınlığı ve tüketim kültürü oluşturulmasına kadar müdahaleler ve düzenlemelerle siyasetin, çıplak gündelik hayatı sarsarak totaliterleştiği, toplumun kontrol altında tutulmaya, yeniden üretilmeye ve iktidarca istenilen yönde biçimlendirilmeye çalışıldığı bu düzene bir itiraz olarak vuku buldu. İktidar direnişle kaybettiği hegemonyasını yeniden tesis etmek için o günden bugüne süreklileştirilmiş bir olağan üstü rejimle ülkeyi yönetmeye çalışıyor. O gün iktidar blokunda açılan gedik, bugün hâlâ kapatılabilmiş değil ve artarak devam ediyor. Direnişin toplumsal bedende açığa çıkardığı bu güç iktidarın, şiddet ve baskı ile kapatamadığı bir fazlalığı sürekli üretiyor. Bu potansiyel farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkıyor. AKP-MHP iktidar blokunun savunduğu düzen 19 yıldır inşa etmeye çalıştıkları “mafya-siyaset-ticaret’ düzenidir. Hiçbir şeye sahip olmayanların, yok sayılanların, direnişte halk haline gelerek bu düzeni direnmesi, tek adamın öfkelenmesinin sebeplerinden biridir. Çünkü bugün savundukları harami saltanatıyla hesaplabilecek özne işaret edilmektedir. Çünkü savunduğu karanlığa karşı, eşit, özgür demokratik bir düzen alternatifi sunmaktadır. Kuşkusuz Gezi’den bugüne kalan en önemli hazinemiz budur. Gezi direnişi ezilen emekçilerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinde, ‘istibdat’a karşı verdiği mücadelede, kadın ve gençlik eylemlerinde, halkın demokrasi yürüyüşünde, grevlerde-boykotlarda ve tek adam rejiminin kurduğu düzene karşı her isyanda yaşamaya devam ediyor. O halkın ihtiyaç duyduğunda ulaşabileceği kadar yakınındaki tarihsel birikim içinde yer alan yol gösterici meşalesidir, olmaya da devam edecektir. Onun yarım kaldığı yerden daha güçlü, daha kuvvetli ve örgütlü olarak doğmasının koşulları vardır ve bunu en iyi ondan korkanlar bilmektedir.Bu gerçeğin ışığında Gezi’nin ölümsüzlerini bir kez daha selamlıyor; mirasımıza ve işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik mücadelesiyle kuracağımız geleceğe sahip çıkıyoruz.” denildi. Etkinlik, ‘Çav bella’ şarkısının katılımcılar tarafından söylenmesi ile sona erdi.