17 YAŞINDAKİ MİLLİ DANSÇIMIZ KAAN’I KAYBETTİK

Nilgün KAYA

Ayvalık esnaflarından mefruşatçı Avni El’in torunu,  milli dansçı Kaan Özelçam yaşamını yitirdi. 17 yaşında olan ve 7 yıldır lösemi hastalığı nedeniyle tedavi gören Kaan’ın cenazesi, 24 Şubat Pazar günü Saatli Caminde kılınacak öğle namazının ardından Cunda Mezarlığında toprağa verilecek.

Durumunun ağırlaşması üzerine dün yoğun bakıma alınan Kaan’ın tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği öğrenildi.  Ankara’daki LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi’nde üçüncü defa lösemiyi yenmek için tedavi sürecine başlanan 17 yaşındaki Milli dansçı Kaan Özelçam’ın yaşamını yitirmesi,  2017 yılında Kaan ve tüm lösemi hastalarına umut olmak için kan ve kök hücre bağışında bulunan Ayvalık’ta da büyük üzüntü yarattı.

KAAN’DAN MEKTUP, “Beni lösemi hastalığı öldüremedi ama bürokrasi canavarı öldürebilecek.”

Kaan’ın annesine yazdığı mektubu ise  lösemi ile mücadele eden gencecik bir insanın, Sağlık Bakanlığı ve sağlık bürokrasisi nedeniyle yaşadıklarını anlatması açısından düşündürücü nitelikte…

“Ben bundan 6 sene önce lösemi hastalığına yakalandım. Ankara’da LÖSEV’in LÖSANTE Hastanesi’nde çok zor olan tedavim başladı, 2 sene sürdü. Tam “İyileştim” derken hastalığım tekrarladı. Tekrar başa döndük ve 3 yıllık tedaviye başladık. Hiç yıkılmadım, “Ben bu hastalığı yeneceğim” diye anneme, kardeşlerime söz verdim. Ama lösemi canavarı beni 3’üncü kez pençesine alıp lösemi tekrarlayınca tam umudum kırılmak üzereyken LÖSEV’in doktorları yine imdadıma yetişti ve “Artık sana kemik iliği nakli yapacağız ve yaşatacağız” dediler.
“3’üncü defa uzunca bir kemoterapi aldım, yine saçlarım döküldü, ateşler içinde yandım ama sonunda Kemik İliği Nakli Servisi’ne geçmeyi başardım. LÖSEV LÖSANTE Hastanesi’nin Kemik İliği Nakli Servisi tıpkı bir uzay üssü. Her tarafı havadaki gözle görülmeyen en küçük tozları, mikropları süzen hepafiltrelerle kaplı. Doktorlar, hemşireler içeri girerken özel solüsyonlarla yıkanıyorlar, çok özel kıyafetler giyiyorlar. Annemden başka kimse içeri giremiyor, o da dışarı çıkamıyor. Adeta fanusta yaşıyordum. Kapıların birisi kapanmadan diğeri açılmıyor. Anlayacağınız, sağlığımız için dünyanın en steril Kemik İliği Nakil Merkezi’ndeydim. Bir gün hematoloji uzmanı profesör doktor odamıza geldi ve “Artık radyoterapi (ışın tedavisi) alacaksın, sonra da kemik iliği naklini gerçekleştireceğiz. Ama radyoterapi için başka hastaneye gideceksin” dedi.
Hemen,
– Bizim hastanemizde yok mu, dedim.
– Var, hem de dünyanın en iyi radyoterapi cihazları var ama kullanamıyoruz, dedi.
– Neden, diye sordum. – Çünkü Sağlık Bakanlığı ruhsat vermiyor, yani çalıştırmamız yasak.
– Neden, kötü bir şey mi yaptınız?
– Hayır, her şey yönetmeliklere uygun. Hatta Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) ruhsat da alındı ama kullanamıyoruz.
Bağışıklık sistemim çökmüşken ve bu servisten dışarı adım atmamam gerekirken hem sabah hem de akşam (günde 2 defa) başka bir hastanede radyoterapi almak için dışarı çıktım ve ışın aldım.
Düşünebiliyor musunuz, hem milletin tuğla bağışlarıyla satın alınmış dünyanın en mükemmel, 5 milyon dolarlık aleti LÖSANTE Hastanesi’nde çürüyor hem de ben aynı hastanede 2 kat aşağıdaki bu özel merkezde ışın tedavisi alabilecekken dışarıya yani mikrop dolu ortama çıkıp hayatımı tehlikeye atıyorum.
En son olarak size şunu itiraf etmek istiyorum: “Beni lösemi hastalığı öldüremedi ama bürokrasi canavarı öldürebilecek.” Belki de sayılı günlerim kaldı.Ben görmedim ama bu mektubu herkese iletirseniz, sizin sayenizde başka lösemili çocuklar bu cihazın çalıştığını görebilirler. Saygı ve sevgilerimle. Kaan Özelçam”.