DOĞANIN MUCİZESİ SULAK ALANLARI YOK EDİYORUZ

Nilgün KAYA

Doğal ve kültürel güzellikleriyle övündüğümüz Ayvalık ve Körfez Bölgesinin sulak alanları çöplük olarak kullanılıyor. Aralarında ülkemizin de bulunduğu 170 ülke tarafından her yıl 2 Şubat tarihinde kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde bu acı tablo, bölgenin geleceğindeki tehdidi ortaya koyuyor.

Fotoğraf: Kadri KAYA

 

Fotoğraf: Kadri KAYA

Balıkesir genelinde bir yandan bölgenin doğal güzelliklerinin korunması ve turizmin gelişmesi hedefiyle çalışmalar yapılırken, diğer yandan yurttan ve dünyadan insanları kente çekecek doğal güzellikler birer ikişer yok ediliyor. Balıkesir’in Körfez Bölgesi’nde yoğunlaşan sulak alanları, en çok tahrip edilen doğal güzellikler.

Fotoğraf: Kadri KAYA

Doğa araştırmacısı Kadri Kaya, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar günü nedeniyle Ayvalık’ın sulak alanlarında yaptığı gözlemde, 1.5 saat sürede, 58 türde toplam 3 bin 600 kuş sayımı yaptı.

Fotoğraf: Nilgün KAYA

Ayvalık’ın Sarımsaklı Su basar çayırları, Badavut, Tuzla, THK pisti, Karakoç Deresi ve Şeytan Sofrası sulak alanlarının, ‘mahalli öneme haiz sulak alanlar’ olarak kabul edilmesi için, doğal hayat araştırmacısı ve kuş gözlemci Kadri Kaya tarafından başlatılan ve DKMP Şeflerinden Mühendis Atasay Tanrısever tarafından desteklenen girişimle söz konusu alanlarda etüt yapılmış ve 2015 yılında Bakanlığa teklif edilmesi için Mahalli Komisyona sunulmuştu. Sunulan alanlardan Altınova Karakoç Deresi Sulak alanı ile Şeytan Sofrası Sulak alanı mahalli öneme haiz sulak alan olarak kabul edilmişti.

Flamingo
Fotoğraf: Kadri KAYA
Fotoğraf: Kadri KAYA

ALTINOVA KARAKOÇ DERESİ SULAK ALANI

Ayvalık’ın Altınova Mahallesi İzmir- Çanakkale yolundan Karakoç deresini takiben denize döküldüğü yerde kalan küçük bir üçgen şeklinde sahil kenarında bulunan, 22,125 Ha büyüklüğündeki Karakoç Deresi sulak alanı, Altınova’nın Karakoç Deresinin denizle buluştuğu yer olarak ayrı bir ekolojik öneme sahip. Sulak Alan, su kuşları ve göçmen kuşlar çeşitliliği açısından Kuzey Ege ve Ayvalık’ın en özel noktalarından biri. Balıkesir ili Mahalli Sulak Alan Komisyonunun 03.06.2015 tarih ve 2015-1 sayılı kararı ile teklif edilen, 24.01.2017 tarih ve 56 sayılı Genel Müdürlük oluru ile Mahalli öneme haiz sulak alan olarak kabul edilen sulak alanın özellikle su kuşları çeşitliliği ve sayısı olarak Ayvalık’ın en zengin alanı olduğu belirlendi. Ayrıca göçmen kuşlar açısından da en zengini. Tatlı su ve deniz suyunun karıştığı bu özellikli alanda kıyı kumul bitkileri ve diğer tuzcul flora elemanları görülüyor. Sahil ada soğanı, boğa dikeni, Peygamber çiçeği, Meryemana dikeni, Deniz hardalı, Lefkoşe, Güneş sütleğeni, Sahil yoncası demir dikeni, çoban değneği adi karapazi, deniz börülcesi, su mercimeğinin de aralarında bulunduğu 27 farklı tür bitki bulunuyor. Alanda tatlı su ve deniz suyu karıştığı için ekosistem canlılığı üst seviyede. Kuş popülâsyonu çok zengin. Flamingo, Karabatak, Gri, ak balıkçıllar, kara karınlı kum kuşu, akça cılbıtın da bulunduğu yaklaşık 200 farklı kuş türü konaklıyor. Bölgede Toros kertenkelesi, oluklu, büyük yeşil kertenkele görülebiliyor. Deniz kıyısı ile dere yaklaşık 0-4 m arasında değişen su derinliği mevcut. Kıyı kumulu ve kışın yağan yağmurla birlikte ayrı sulak alanı oluşturur. Toprak kalitesi olarak 3. Sınıf. Madra Dağının suları ile baraj suyunun salınması nedeniyle oluşan Karakoç deresi denizle buluşan kısımda değişik bir oluşum yaratıyor.

Bölgede düzenli olarak Ayvalık Kuş ve Doğa Gözlem Topluluğu, Doğa araştırmacısı Kadri Kaya tarafından tarafından kış ortası su kuşu sayımı yapılıyor.

KAÇAK AVCILIK TEHDİDİ, İNSAN VE TURİZM BASKISI

Alanda özellikle bahar ve yaz aylarında kıyıda balıkçılık hâkim. Çevresinde 2. Konutlar mevcut. Mülkiyeti Maliye Hazinesine ait. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 3. Bölge Müdürlüğü korumasında ancak İkincil konut baskısı, kaçak avcılık tehdidi, insan ve turizm baskısı altında bir alan. Alanda yapılan tek faaliyet Ayvalık Kuş ve Doğa Gözlem Topluluğunun Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile birlikte yaptığı kış ortası su kuşu sayımı.

Fotoğraf: Kadri KAYA
Fotoğraf Nilgün KAYA

ŞEYTAN SOFRASI SULAK ALANI

Saz ve tuzcul vejetasyonu ile dikkat çeken Şeytan Sofrası Sulak alanının güney batı kesiminde kayalık ve tepelik kısımla orman vejetasyonu bulunuyor. Denize yolla bölünmüş 10 metre mesafede bulunan alanda çok az da olsa saz mevcut ve bu bölüm tuzcul vejetasyon çeşitlerini barındırıyor. Sulak alanın en karakteristik öğesinin yapay tuzcul sulak alan, toprak sınıfının 3. Derece, su derinliğinin 10 cm ve en fazla 2 metre olduğu belirtiliyor. Deniz suyu ve yağmur suyu ile beslenen alanın yolla denizden ayrıldığı, Küçükköy arıtması yapılmadan önce kanallarla pis su deşarjı yapıldığı da etüdde yer alıyor. Sulak alanın kışın yağmur suları ile canlılık kazandığı ancak yolun altından geçen borularla deniz suyunun da girişi ile tuzlu sulak alan olarak içinde önemli su kuşlarının barındığı biliniyor. Kaya çintesi, flamingo , kızıl bacak, yeşilbaş, Çamurcun, Kara leylek, döğüşken kuş, Alaca balıkçıl, Tepeli karabatak, gümüş martının da aralarında bulunduğu 150 farklı kuş türü, 7 farklı amfibi, 8 sürüngenin yaşadığı alanda, Kofa, Hasır otu, su mercimeği, sahil yoncası, bahçe sütleğeni gibi 40 farklı tür bitki bulunuyor. Küçükköy mahallesi Sarımsaklı mevkiinde Şeytan Sofrasına çıkılan yol dönemecinin solunda kalan, denizden yol ile ayrılan alan 13,319 Ha. Turistik alan olarak kullanılan bölgede, bilimsel araştırma olarak Ayvalık Kuş ve Doğa Gözlem Topluluğunun kuş sayım çalışması yapılıyor.

Fotoğraf Nilgün KAYA

SULAK ALANLAR İNŞAAT ATIKLARI VE ÇÖPLERLE DOLDURULUYOR

Birçok kuş için beslenme ve üreme alanı olduğu tespit edilen Sarımsaklı su basar çayırları , Badavut, Tuzla, THK pisti olarak kullanılan sulak alanlar, özel mülkiyet durumları nedeni ile daha sonra değerlendirilmek üzere askıya alınmıştı. Farklı Kuş türlerinin ziyaret ettiği bu bölgeler ne yazık ki inşaat atıkları ve çöplerle dolduruluyor.

Fotoğraf Nilgün KAYA

Edremit’te Dalyan sazlıklarının büyük bölümü geçtiğimiz yıllarda yanarken, sazların arasındaki yapılaşma her geçen gün artıyor. Su seviyesi azalan Havran barajı ‘nda biriken kirlilik ise endişe verici.

Fotoğraf: Kadri KAYA

Gömeç sahili ile merhum sanatçı Kayahan’ ın evinin bulunduğu site çevresindeki sulak alan ise adeta yok edilmeye çalışılıyor. Çöpler, molozlar sulak alana dökülerek dolduruluyor. Binlerce Akdeniz Martısı ve Flamingolar ise gittikçe azalan sulak alanda yaşam savaşı veriyor. Körfezin önemli sulak alanlarından olan Gömeç’teki alana Gömeç Belediyesi’nin çöpleri dökmeye devam ettiği öğrenilirken, vahşi depolamanın sulak alandaki tahribatı ürkütücü boyutta. Türkiye’nin mahalli öneme haiz 32 sulak alanından ikisinin bulunduğu Ayvalık’ta ki sulak alanlar da, inşaat baskısı ve kirlilik tehdidi altında. Şeytan Sofrası Sulak Alanına, moloz yığını ile doldurulmaması ve çöplük olmaması amacıyla Kaymakam Gökhan Görgülüarslan’ın girişimiyle 2020 yılında hazırlanan projede yürüyüş yolu ve gözlem kuleleri konuldu ancak sulak alanın yürüyüş bandı olmayan bölümünde tehlike devam ediyor. Evsel atıklar da sulak alana boşaltılmaya devam ediyor.

Fotoğraf Kadri KAYA
Gri Balıkcıl – Küçük Ak Balıkcıl – Büyük Ak Balıkcıl

SULAK ALANLAR ÇOK ZENGİN BİYOÇEŞİTLİLİĞE SAHİP

Sulak alanlar, doğal veya yapay, sürekli veya mevsimsel, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu tüm su kütleleri olarak tanımlanıyor. Bataklıklar, sazlıklar, turbalıklar, sulak çayırlar ile denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde altı metreyi geçmeyen derinlikleri de sulak alan kapsamı içerisinde yer almakta.

Sulak alanlar,neredeyse tüm tatlı suyumuzu sağlar. Gıda güvenliği açısından merkezi bir rol oynar. İş imkânı sağlar ve geçim kaynaklarının artmasına yardımcı olur.

Kuşlar için yuva olmanın yanında bulundukları bölgenin su rejimini ve iklimini dengeleyen, tortu ve zehirli maddeleri absorbe ederek ya da besin maddelerini kullanarak suyu temizleyen, balıkçılık, tarım, hayvancılık ve saz üretimi gibi yüksek ekonomik değere ve çok zengin biyolojik çeşitliliğe sahip olan sulak alanlar, 02 Şubat 1971’de İran’ın Ramsar kentinde imzalanan sözleşmeyle dünya genelinde koruma altına alındı ve ülkemiz de 17 Mayıs 1994 tarihinde bu sözleşmeye taraf oldu. Sözleşmenin imzalandığı tarih ise sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yılından bu yana “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmakta. Fakat sulak alanlarımız iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ekosistemlerin başında geliyor. Ülkemizin de bulunduğu Akdeniz kuşağında iklim değişikliği ile sıcaklıklar arttıkça yağışlar azalıyor, sulak alanlar kuruyor, milyonlarca insan susuz kalma riski yaşıyor ve yaban hayatı yok oluyor.

Fotoğraf Nilgün KAYA

Fotoğraf: Kadri KAYA
Fotoğraf: Kadri KAYA

DÜNYA ÜLKELERİ SULAK ALAN GÜNÜ KUTLUYOR, TÜRKİYE YOK OLAN SULAK ALANLARI KONUŞUYOR

Dünya ülkeleri 2 Şubat’ta sulak alan gününü kutlarken Türkiye’de yok olan sulak alanlar konuşuluyor. Araştırmalar sulak alanların hızla bozulduğunu ve pek çok değerli yaşam formunun yok olduğunu gösteriyor. Wetlands International’ın raporuna göre, dünya genelindeki sulak alanlar son 100 yılda %64, son 300 yılda %87 oranında azaldı ve bu durum, su varlığını ve biyoçeşitliliği tehlikeye atıyor. Doğa Derneği verilerine göre; Türkiye’de toplam 105 sulak alan var. (14’ü Ramsar, 59’u Ulusal Öneme Haiz ve 32’si Mahalli Öneme Haiz) Türkiye’de tehlike altında olmayan sulak alan neredeyse yok. Son 60 yılda kaybedilen sulak alanların yüz ölçümü iki milyon hektara, yani yaklaşık 1,5 Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı. Nedeni yanlış su ve tarım politikaları ile iklim krizi etkisiyle artan kuraklık. Ulusal Su Planı verilerine göre su kaynaklarının %74’ünün tarımsal sulamada, %13’ünün içme-kullanmada, %13’ünün de sanayide kullanılıyor. Sulak alanlar hem sucul hem de karasal türler için önemli bir sığınak ve üreme alanı sunuyor. Bu sebeple biyolojik çeşitliliğin korunmasında kritik bir rol oynuyor.Endüstriyel tarım faaliyetleri, kentleşme, ormansızlaşma, sanayileşme, iklim değişikliği sulak alanların yok oluş nedenlerinin başında geliyor. Yaşadığımız ve gelecekte yaşanması öngörülen felaketler, ekosistemin öğelerini birer “kaynak” veya “hammadde” olarak görmekten vazgeçmemiz, doğayla uyumlu yaşam biçimlerini ve yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini benimsememiz için adeta çağrıda bulunuyor. Sulak alanlarımıza sahip çıkalım, yeryüzü nefes alsın.

Fotoğraf: Kadri KAYA
Fotoğraf: Kadri KAYA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

.