EMEK PARTİSİ’NDEN TÜRKİYE- HOLLANDA KRİZİ DEĞERLENDİRMESİ

Nilgün KAYA

Hollanda ile yaşanan kriz konusunda açıklama yapan Emek Partisi Ayvalık İlçe Başkanı Ömer Aslan, “Sürekli olarak bir düşman yaratarak milliyetçi refleksleri kışkırtan Hükümet şimdi de hedefine başta Hollanda olmak üzere Avrupa ülkelerini koyarak düşmekte olan evet oyları için ihtiyaç duyduğu konsolidasyonu, Batı karşıtı bir söylemi köpürterek gerçekleştirmeye çalışmıştır” dedi.

Aslan yaptığı yazılı açıklamada, “Hollanda’da toplantı izni verilmediği halde Hollanda yetkililerini atlatarak konsolosluk binasının önüne gelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın sınır dışı edilmesiyle sonuçlanan gelişmeler sırasında AKP Hükümet mensuplarının diplomatik bir krizi derinleştiren açıklama ve seslenişleri içinde bulunduğumuz referandum sürecinde iç politikaya yönelik faydacı yaklaşımların ürünüdür. AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, 10 Ekim katliamından sonra AKP’nin oy oranının arttığını söyleyen Davutoğlu’nun izinden giderek “Hollanda’ya kızmayalım, azıcık teşekkür etmemiz gerekiyor. Bizim evet oylarına iki puan katkı yaptıklarından emin olabilirsiniz” diye konuştu. Sürekli olarak bir düşman yaratarak milliyetçi refleksleri kışkırtan Hükümet şimdi de hedefine başta Hollanda olmak üzere Avrupa ülkelerini koyarak düşmekte olan evet oyları için ihtiyaç duyduğu konsolidasyonu, Batı karşıtı bir söylemi köpürterek gerçekleştirmeye çalışmıştır. Hollanda’da yaşayan Türkiyeliler bunun uğruna mobilize edilmişlerdir. AKP Hükümeti Ortadoğu’da sıkışmış, tek adam rejiminin oylanacağı referandum sürecinde istediği sonucu alamayacağı bir noktaya gelmişken Hollanda krizi bir lütuf olarak önüne düşmüştür. Halkın seçtiği milletvekillerini, gazetecileri cezaevlerine tıkan, HDP’li bakanların Cizre’ye girmesine izin vermeyen, akademisyenleri ve kamu emekçilerini işlerinden eden; en küçük hak arayışını şiddetle cezalandıran AKP Hükümetinin yetkililerinin Almanya ve Hollanda’yı faşistlikle suçlaması son derece manidardır. Öte yandan bugün bütün Avrupa ülkelerinde faşist partiler göçmen sorununu kaşıyarak oy oranlarını artırma yoluna girmişlerdir. Bu durum sadece faşist partilerin oy oranlarını artırmasından ibaret bir gelişme değildir. Merkez partileri de etkileyen genel bir gericileşmedir. Bu gericilik de göçmen sorunundan beslenmekte, göçmenler Avrupalı emekçilere, hak gasplarının hedefi olarak işaret edilerek halklar arasındaki düşmanlık derinleştirilmektedir. AKP Hükümeti bu toplumsal çatlak üzerine oynamış, kendisi için en yüksek faydayı bu sosyal bölünme üzerinden çıkarmaya çalışmıştır. Başka ülkelerin yönetimlerini faşistlikle suçlayan AKP Hükümeti, referanduma götürülen Anayasa değişikliği ile asıl Türkiye’de faşizme bir dayanak hazırlamaktadır. Bütün siyasi yetkilerin tek adama devredildiği bir sistem değişikliği, Avrupa’da estirilen milliyetçi, ırkçı ve faşizan rüzgârla aynı kaynaktan beslenmektedir. Avrupa’da yaşayan Türkiyeli emekçilerin hem kendileri hem de Türkiye için bedeli ağır olacak kışkırtmalara prim vermemeleri, üzerlerine oynanan oyunlar karşısında uyanık olmaları önemlidir. Bu süreçte onlara düşen rol, Avrupalı emekçilerle birlikte dayanışma içinde olmak, bulundukları ülkelerde faşizmin kurumlaşmaması için mücadele etmektir. Referandumda kullanacakları hayır oyu aynı zamanda Avrupa’da demokratik kurumların korunmasının da öncelikli şartıdır. Türkiyeli emekçiler de sırf referandumdan evet oyu çıksın diye uluslararası ilişkiler zemininde ve içeride hayata geçirilecek provokasyonlara karşı dikkatli olmalıdır. Hiçbir kışkırtmaya prim vermeyerek, referandum sürecinde Türkiye’yi dört tarafı düşmanla çevrili bir ülke haline getirecek olan tek adam rejimine dur diyeceğiz. Faşizm yenilecek, dünya emekçileri kazanacak” dedi.