Nilgün KAYA
Ayvalık’ta fotoğraf sanatçısı Arif Aşçı’nın sıradan bir yürüyüş sırasında rastladığı taşlar, bölgenin tarihine dair ezberleri bozabilir. Arkeologların Ayvalık kıyılarında yürüttüğü araştırmaların ardından gelen bu tesadüfi buluntu, Ayvalık’ın Paleolitik dönemdeki rolüne dair yeni ve çarpıcı soruları gündeme getiriyor.

“Bu taşlarda bir şey vardı. Yüzeyleri, şekilleri… Doğanın rastlantısı gibi görünmüyordu,” diyor. Taşları, arkeoloji dünyasının duayen isimlerinden Mehmet Özdoğan’a ulaştıran Arif Aşçı’nın Ayvalık merkezinde, yani bugünkü yerleşimin tam kalbinde bulduğu ve arkeolog Mehmet Özdoğan tarafından “10 bin ile 200 bin yıl arasında yontulmuş taşlar” olarak tanımlanan buluntular, bölgenin sadece kıyı geçiş noktası değil, aynı zamanda bir yaşam alanı olabileceğini düşündürüyor.



Buluntuları Gazete Ayvalık ile paylaşan Arif Aşçı,” 1 sene oldu aşağı yukarı. Ayvalık’ın merkezi sayılabilecek bir lokasyondan tesadüfen birkaç parça buldum. Sonra biraz yüzeyden toplamaya başlayınca ve yanyana getirip birbirine benzeyen taşları bir hizaya koyunca ikna oldum. Aynı lokasyondan bir ay boyunca topladım. Hepsini yıkayıp belli bir düzen içinde istifleyince ikna oldum ki bunlar, elle yontulmuş paleolitik parçalar. Sonra ASKEV de konuşmaya gelen Nezih Başgelen’e bunların fotoğrafını gösterdim. O da Mehmet Özdoğan hocamız çok iyi anlar deyince zaten bir hafta sonra Arkeoloji Buluşmaları için Ayvalık’a geliyor deyince nitekim Mehmet Özdoğan bir hafta sonra arkeolog arkadaşlarını da alıp geldi, aşağı yukarı bu düzende saatlerce incelediler ve 10 bin ile 200 bin yıl arası bir süre içerisinde yontulmuş, orta paleolitik taşlar olduğu çıktı ortaya. Kitapları inceledim, en az 10 farklı fonksiyonu olan taşlar var burada. Ok uçları, el baltaları, yontucular, kazıyıcılar. Bulduklarımı açıkladım çünkü katkısı olur. Eğer o arkeologlar benden bunları isterlerse gelsinler, incelesinler ya da bunları Ayvalık ‘ta bir yerde sergilensin” dedi.


Merkezde Bulunan Taşlar: Tesadüf mü, Yerleşim mi?
Bu durum arkeoloji dünyasında şu soruları gündeme getiriyor: “Ayvalık merkezinde Paleolitik yerleşim alanları mı vardı?, Bu taşlar, geçici kamp alanlarının mı yoksa uzun süreli yerleşimlerin mi izlerini taşıyor?, Ayvalık, Anadolu’dan Avrupa’ya geçişte sadece bir durak mı yoksa güzergâh mıydı?, Bu kadar çok ve işlevsel taş aletin bir arada bulunması, burada bir üretim merkezi olduğunu mu gösteriyor? Merkezdeki bu buluntular, kıyı ovalarındaki arkeolojik izlerle nasıl ilişkilendirilebilir?

Bilimsel Araştırmalarla Buluşan Bir Sanatçı Duyarlılığı
Aşçı, bu taşları bilimsel inceleme için vermeye hazırlanıyor. “Bir fotoğrafçı olarak ışığın izini sürerken, insanlığın izine rastlamak beni derinden etkiledi,” diyor. Arif Aşçı’nın bu keşfi, onun yaşam boyu süren görsel arayışlarının bir devamı gibi. 1986’da çıktığı üç yıllık Asya yolculuğu sırasında fotoğrafa yöneldi. Bu yolculuk, Turkuaz adlı belgeselin temelini oluşturdu. 1996’da ise Çin’den başlayarak tarihi İpek Yolu’nu bir deve kervanıyla yürüyerek geçti. Bu 18 aylık yolculuk, “İpek Yolunda Son Kervan” adlı kitabına dönüştü. Ayvalık’ta yaşayan Aşçı, zamanın izini sürmeyi bir yaşam biçimi haline getirmiş bir sanatçı. Aşçı’nın fotoğraf anlayışı, sadece görüntü yakalamak değil, o görüntüyle zamanı sabitlemek üzerine kurulu. Ayvalık’ta bulduğu taşlar da bu anlayışın bir yansıması gibi: binlerce yıl öncesinden bugüne ulaşan sessiz tanıklar. Onlar, hem doğanın hem insanın izlerini taşıyor.
Aşçı’nın taşları düzenleyip fotoğraflaması, ardından arkeologlara ulaştırması, bilimsel merakla sanatsal sezginin nasıl birleşebileceğini gösteriyor. Bu taşlar arasında ok uçları, el baltaları, kazıyıcılar ve Levallois tekniğiyle yontulmuş parçalar bulunuyor. Bu çeşitlilik, Ayvalık’ın Paleolitik dönemde çok yönlü bir yaşam alanı olabileceğine işaret ediyor. Belki de Ayvalık’ın insanlık tarihindeki yerini yeniden yazacak.
Ayvalık: Geçmişin Sessiz Tanığı
Island and Coastal Archaeology dergisinde yayımlanan araştırmalar, Buzul Çağı’nda Ayvalık’ın kara bağlantısı sayesinde bir geçiş noktası olduğunu ortaya koymuştu. Aşçı’nın buluntuları ise bu geçişin sadece coğrafi değil, kültürel ve teknolojik bir etkileşim alanı olduğunu düşündürüyor.
Gelecek Kazılar Ne Getirebilir?
Arkeologlar, bu buluntuların kesin tarihlemesi ve stratigrafik bağlamda incelenmesiyle Ayvalık’ın Paleolitik dönemine dair daha net bir tablo çizebilir. Bu taşlar, Ayvalık’ın sadece bugünkü güzelliğini değil, binlerce yıl öncesine uzanan tarihsel derinliğini de görünür kılabilir. Ayvalık’ın taşları artık sadece yerel bir keşif değil; insanlık tarihine dair yeni soruların başlangıç noktası.


























