Nilgün KAYA
Ayvalık’ın Tuzla, THK pisti, Karakoç Deresi ve Şeytan Sofrası sulak alanlarının, ‘mahalli öneme haiz sulak alanlar’ olarak kabul edilmesi için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Burhaniye Şefliği tarafından, Orman ve Su İşleri Bakanlığına öneride bulunuldu. Birçok kuş için beslenme ve üreme alanı olduğu tespit edilen Tuzla ve THK pisti olarak kullanılan sulak alanları, özel mülkiyet durumları nedeni ile daha sonra değerlendirilmek üzere askıya alındı.
Sahil ada soğanı ve Boğa Dikeninden, Deniz hardalı, Meryemanası dikenine zengin bir florası ve faunasının olduğu açıklanan, Altınova Mahallesi’ndeki Karakoç Deresi ile saz ve tuzcul vejetasyonu ile dikkat çeken Şeytan Sofrası Sulak alanının mahalli sulak alan olarak tescillenmesi için başlatılan girişim sonuç bekliyor.
Doğa gözlemci ve Fotoğrafçısı Kadri Kaya’nın katkılarıyla Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Burhaniye Şefi Mühendis Ömer Atasay Tanrısever, Çevre Mühendisi Perver Çelik ile birlikte iki sulak alanda etüt- envanter formu hazırlandı. 11 Mayıs 2015 tarihinde yapılan etütler, Bakanlığa teklif edilmesi için Mahalli Komisyona sunuldu. 1 yıl önce sunulan önerinin hayata geçmesi için Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü Sulak Alanlar Komisyonundan gelecek rapor bekleniyor.
KARAKOÇ DERESİ; KIYI KUMSALI, ZENGİN FLORA VE SU KUŞLARI
Ayvalık’ın Altınova Mahallesi İzmir- Çanakkale yolundan Karakoç deresini takiben denize döküldüğü yerde kalan küçük bir üçgen şeklinde sahil kenarında bulunuyor. 22,125 Ha büyüklüğündeki Karakoç Deresi sulak alanı, Altınova’nın Karakoç Deresinin denizle buluştuğu yer olarak ayrı bir ekolojik öneme sahip. Karakoç Deresi Sulak alanı ile ilgili bilgi veren Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Burhaniye Şefi Mühendis Ömer Atasay Tanrısever, “Sulak alan derenin denize döküldüğü kıyı kumsalı ve etrafındaki üçgene benzeyen alanı kapsıyor. Bu sulak alanın özellikle su kuşları çeşitliliği ve sayısı olarak Ayvalık’ın en zengin alanı olduğu belirlendi. Ayrıca göçmen kuşlar açısından da en zengini. Tatlı su ve deniz suyunun karıştığı bu özellikli alanda kıyı kumul bitkileri ve diğer tuzcul flora elemanları görülüyor. Sahil ada soğanı, boğa dikeni, Peygamber çiçeği, Meryemana dikeni, Deniz hardalı, Lefkoşe, Güneş sütleğeni, Sahil yoncası demir dikeni, çoban değneği adi karapazi, deniz börülcesi, su mercimeğinin de aralarında bulunduğu 27 farklı tür bitki bulunuyor. Alanda tatlı su ve deniz suyu karıştığı için ekosistem canlılığı üst seviyede. Kuş popülâsyonu çok zengin. Flamingo, kaya güvercinleri, Büyük kervançulluğu, Karabatak, Sıvacı kuşu, Gri, ak balıkçıllar gibi 20 farklı kuş türü konaklıyor. Bölgede Toros kertenkelesi, oluklu, büyük yeşil kertenkele görülebiliyor. Deniz kıyısı ile dere yaklaşık 0-4 m arasında değişen su derinliği mevcut. Kıyı kumulu ve kışın yağan yağmurla birlikte ayrı sulak alanı oluşturur. Toprak kalitesi olarak 3. Sınıf. Madra Dağının suları ile baraj suyunun salınması nedeniyle oluşan Karakoç deresi denizle buluşan kısımda değişik bir oluşum yaratır. Dere kanalı 5 sene öncesinden ıslah edilerek beton korumalarla denize dökülür, derenin taşkın kontrolü yapılmıştır” dedi.
KAÇAK AVCILIK TEHDİDİ, İNSAN VE TURİZM BASKISI
Alanda özellikle bahar ve yaz aylarında kıyıda balıkçılık hâkim. Çevresinde 2. Konutlar mevcut. Mülkiyeti Maliye Hazinesine ait. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 3. Bölge Müdürlüğü korumasında ancak İkincil konut baskısı, kaçak avcılık tehdidi, insan ve turizm baskısı altında bir alan. Alanda yapılan tek faaliyet Ayvalık Kuş ve Doğa Gözlem Topluluğunun Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile birlikte yaptığı kış ortası su kuşu sayımı.
MERA OLARAK TESCİLLİ ŞEYTAN SOFRASI TURİSTİK ALAN OLARAK KULLANILIYOR
Mahalli öneme sahip sulak alan olarak önerilen bir diğer alan Şeytan Sofrası oldu. Alan ile ilgili bilgi veren Tanrısever, “Karasal tipte deniz suyu ve yağmur suları ile beslenen alanın güney batı kesiminde kayalık ve tepelik kısımla orman vejetasyonu bulunuyor. Denize yolla bölünmüş 10 metre mesafede bulunan alanda çok az da olsa saz mevcut ve bu bölüm tuzcul vejetasyon çeşitlerini barındırıyor. Alanla ilgili etüde, ‘Genelde Ayvalık’ta Akdeniz iklimi görüldüğü hatırlatılarak sulak alanın en karakteristik öğesinin yapay tuzcul sulak alan, toprak sınıfının 3. Derece, su derinliğinin 10 cm ve en fazla 2 metre olduğu belirtiliyor. Deniz suyu ve yağmur suyu ile beslenen alanın yolla denizden ayrıldığı, Küçükköy arıtması yapılmadan önce kanallarla pis su deşarjı yapıldığı da etüde yer alıyor. Sulak alanın kışın yağmur suları ile canlılık kazandığı ancak yolun altından geçen borularla deniz suyunun da girişi ile tuzlu sulak alan olarak içinde önemli su kuşlarının barındığı hatırlatılıyor. Mahalli sulak alan komisyonu valilikte toplanıp karar veriyor sonra bakanlığa sunuluyor, onaylandıktan sonra yürürlüğe girer. Mahalli sulak alan olarak kabul edilmesiyle birlikte alanlara müdahale edilmesi engellenir ve bir nevi korunan alanlar ile birlikte su kuşları korunur” dedi.
Kaya çintesi, küçük şimdi, döğüşken kuş, Alaca balıkçıl, Tepeli karabatak, gümüş martının da aralarında bulunduğu 20 farklı kuş türü, 7 farklı amfibi, 8 sürüngenin yaşadığı alanda, Kofa, Hasır otu, su mercimeği, sahil yoncası, bahçe sütleğeni gibi 40 farklı tür bitki bulunuyor. Küçükköy mahallesi Sarımsaklı mevkiinde Şeytan Sofrasına çıkılan yol dönemecinin solunda kalan, denizden yol ile ayrılan alan 13,319 Ha. Turistik alan olarak kullanılan bölgede, bilimsel araştırma olarak Ayvalık Kuş ve Doğa Gözlem Topluluğunun kuş sayım çalışması yapılıyor. Alan mera olarak tescilli. Küçük alanda Sarımsaklı tarafında doldurulmuş bir kısımda atölye-iş yeri olarak kullanılmaya çalışıldığı, diğer büyük alanın mera olduğu kayıtlarda ve formda belirtiliyor. Mera Komisyonunun kontrolünde olan bölge mahalli sulak alan olarak belirlenmesi durumunda Orman ve Su İşleri Bakanlığı 3. Bölge Müdürlüğü kontrolüne geçecek.
DÜNYA ÜLKELERİ SULAK ALAN GÜNÜ KUTLUYOR, TÜRKİYE YOK OLAN SULAK ALANLARI KONUŞUYOR
Dünya ülkeleri 2 Şubat’ta sulak alan gününü kutlarken Türkiye’de yok olan sulak alanlar konuşuluyor. Son altmış yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümünün iki milyon hektar, yani yaklaşık bir buçuk Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştığı öğrenildi. Sulak Alanları Koruma Yönetmeliğinin defalarca değiştirilerek zayıflatılması korumanın geriletilmesine yol açıyor. Yönetmeliğin uğradığı son revizyon ise sulak alanları tehlike altına soktuğu gerekçesiyle Danıştay tarafından engellenmişti.