SORU/YORUM ‘2015’TE AYVALIK’A YERLEŞEN MİMAR, GEZİNTİ YAPARKEN FARK ETTİĞİ TARİHİ DEĞİRMENLERLE İLGİLİ FİKİR PROJESİ HAZIRLADI.’

Nilgün KAYA

UNESCO adaylığı yolunda çözüm bekleyen Ayvalık, farkındalık ve korumacılık bilincinin arttırılması ve olmazsa olmaz finans desteği yanında kente katkı sağlayacak bu sürece hazırlık vaktinin nasıl değerlendirildiği sorusunu ciddi biçimde düşündürüyor. Bu konuda yetkililerin, eski ve yeni yerleşimcilerin neler yapabileceği, hemşerilerin nasıl katkıda bulunabileceği, konuyla ilgili her kesimin merak konusu. 2015’te Ayvalık’a yerleşen ve 2016 yılından bu yana TEMA Vakfı Ayvalık Temsilciliğinin sorumluluğunu üstlenen Yüksek Mimar Haluk Aysu ile Şeytan’ın Kahvesi’nde yaptığımız sohbette, Ayvalık’ın bir zamanlar sayısı 33’e ulaşan ancak günümüze ulaşamayarak tarihin sarı sayfaları arasında kalan Tarihi Rüzgar Değirmenlerinin restorasyonu ve fonksiyon kazanmasına yönelik projesini konuştuk.

Nilgün KAYA-Ayvalık’ın tarihi rüzgar değirmenlerinin restorasyonunu içeren ve sadece restorasyon ile kalmayıp değirmenlere fonksiyon kazandıracak bir proje hazırlamışsınız. Önceki yüzyıla ait Ayvalık fotoğraflarında sıkça rastladığımız değirmenlerin Ayvalık siluetindeki yerini almasını sağlayacak bu proje serüveni nasıl başladı, süreç nasıl ilerledi?

Haluk AYSU- 2015 yılında kentin yamaçlarında ilk sabah yürüyüşlerimizden birini yaparken kümbet şeklinde bulunduğu yere yığılmış üç tepecik dikkatimi çekti. Ayvalık’ın deniz tarafından siluet çizgisi üzerinde olan, hakim tepelerde rüzgarın en hakim olduğu yerlere yapılmış değirmenlere ait olduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Dikkatimi çektiler ve araştırmaya başladım. Belediye Şehircilik’ten planlarını istedim. GPS ile koordinatları tespit ettim. Soruşturdum ve bunların anıtlar kurulundan tescili dahi olmadığını öğrendim. 1800’lerin sonlarından itibaren Ayvalık’ın siluetini içeren her fotoğrafın içinde olan değirmenlerin tescilinin olmaması beni hakikaten şaşırttı. Peşi sıra mimari ön çalışmalara başladım. Alanda değirmenlerin yanı sıra servis yollarına ait kalıntılar ile muhtemelen yol yapımı ile ilgili taş tedariki için iki küçük taş ocağı kalıntısı da görmek mümkündü. Esasen şu anda izleri bilinmeyen ancak tarihi belgelerde görülen Profitis İlias Kilisesi, bugün bilinen adıyla ‘Rehabilitasyon Merkezi’nde (Askeri alan) 4 adet değirmen ile bizim proje konusu ettiğimiz alanda (Eski adıyla Kurufitilya, şimdiki adıyla İlk Kurşun Tepesi) 3 adet ve hemen tepe altında ‘Kale’ adıyla bilinen 1 adet olmak üzere toplamda 8 adet değirmen vardı. Kaynaklarda Profitis İlias tepesindeki 4 değirmenin Rum değirmencilere ait isimleri de var. Bizim projeye başlamamız TEMA Ayvalık olarak sürdürülebilir enerjinin en temel kaynaklarından olan rüzgar enerjisi ile çalışan tarihi değirmenlerin en masum RES olarak 2018 proje gündemimize girmesiyle olmuştur. Aynı yıl Ayvalık için yerel çapta tarihi çeşmeler ve değirmenlerin restorasyonu ile ilgili iki proje belirlemiştik.. Değirmenlerle ilgili projeyi bu gündemle hazırladık. Bittiğinde Ayvalık Kaymakamı’ndan görüş aldık. Hazineye değil Ayvalık Belediyesine ait olduğunu öğrendik. Fikir projesi önce TEMA gruplarına, ardından 2019 yılındaki seçimin ardından oluşturulan Ayvalık Kent Konseyi Yürütme Kurulu’na ve Konsey Genel Kurulu’na sunuldu. Bu süreci takiben sunum Belediye Başkanı’na da yapıldı. Beğenildi.

Nilgün KAYA- Hazırladığınız proje hakkında bilgi verir misiniz?

Haluk AYSU-Konu benim uzun yıllar önce de merakımı çeken bir konu idi. Bir çevre dostu ve mesleğim olan mimarlık sahasının günümüz dünyasındaki ortak paydası olarak sürdürülebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi fikri hep vardı. Ayrıca bu fikrin alt yapısında Ayvalık’a çok yakışan tarihsel kimlik mi dersiniz, endüstriyel miras mı dersiniz (ki her değirmen bir fabrikadır- UNESCO için de), estetik-turistik bir siluet mi dersiniz (ki denizden veya Cunda’dan her baktığınızda o dört değirmen vardır), eğitsel özellik mi dersiniz (öğrenciler gelsin görsün elektrik olmadan ekmek nasıl üretilir), istihdam mı dersiniz (değirmen tesislerini çalıştıran Yeni Mahalle kadınlarını düşünün) Bu fikirlerden yola çıkarak araştırmalara devam ettim. Ana fikir 3 değirmenden bir tanesinin işlevsel (yani tüm mekanik teçhizatıyla buğdaydan un üretebilir şekilde) diğer 2 tanesinin görsel olarak çalışır olması idi. Türkiye’de eski işlevi ile çalışır değirmen sayısı çok az. Bu amaçla gözlem yapmak için Bodrum Yalıkavak Değirmeni’ne gittim. Oldukça eskiye sadık kalınarak yenilenmiş olmasına rağmen sadece sembolik bir işlevi olduğunu ve günümüzde hiç kullanılmadığını gözlemledim. Bu konuda asıl ilhamı Ege adalarından Patmos’ta aldım. Kuşadası açıklarında Samos’un hizasında ama hayli uzağında bir adanın Ayvalık benzeri silüuetinde 3 adet değirmenin tıpkı burası için düşündüğüm şekilde bir tanesinin işlevsel olduğunu diğer ikisinin görsel çalıştığını gördüm. Değirmenlerin İsviçreli işletmecisi Corinne ile tanışıp uzun boylu sohbet ederek bilgi aldım. Ardından Ayvalık değirmenleri için bir ön proje girişimine başladım. Bu spesifik konu için bilimsel ortamlarda bulunan erişebildiğim bütün kitapları edindim. Önceden anlattığım sunum projesinin hazırlığı bu şekilde gelişti.

Nilgün KAYA- Emek ve zaman harcayarak hazırladığınız projenin başlaması konusunda heyecanlı ve mutlu olmalısınız. Yaşadığınız kentte, hazırladığınız ve hayata geçirdiğiniz tek proje de bu değil üstelik. UNESCO yolunda olan Ayvalık’ta, özenle korunması gereken mimari ile bütünlüklü bir kent kültürü, çözüm bekleyen sorunlar var. Uzmanlığını yaşadığı kente aktaran biri olarak bu söyleşiyi okuyanlara bu konularla ilgili önerileriniz ve kentle ilgili paylaşacağınız düşünceleriniz ne olur?

Haluk AYSU- Bizim Ayvalık için hazırlayıp geliştirdiğimiz çevre ile ilgili eğitim, öğretim, farkındalık, savunuculuk ve az önce sözünü ettiklerim gibi kültürel ve fiziki projelerimiz salgında dahi duraksamaksızın devam ediyor. Rutin işlerimiz dışında özellikle projelerimize önem veriyorum. Değirmenler projemizin hayata geçiyor olması benim çok hoşuma gitti. Biz Ayvalık’a yerleştiğimiz günden bu yana İlk Kurşun Tepesi’nde sabah iki köpeğimizle yürüyüşlerimizi yaparken her gün bölgenin bitmeyen çöpünü yılmadan topluyoruz. Tescili bile yapılmamış değirmenlerin keşfini 6 yıl önce nasıl böyle bir yürüyüşte yaptıysak, tescil için kazıların da yapılıyor olduğunu bölgenin sabah çöpünü toplarken gözlemledik. Bu da kaderin tatlı bir cilvesi olmalı.