“ÖRGÜTLÜLÜKLERİ GELİŞTİRMEK İÇİN YENİ ADIMLAR ATMAK GEREK”

Nilgün KAYA

Ayvalık Demokrasi Platformu, iki oturumda gerçekleştirdiği Adalet Forumunun sonucunu Boğaziçi Otel’de düzenlediği toplantı ile açıkladı. Ayvalık Demokrasi Platformu, ‘Yan yana gelmenin, birlikte karşı duruş örgütlemenin, bunu yaparken de birbirini dinleyerek herkes için adalet isteyebilmenin ve adaleti yeniden inşa edebilecek öz örgütlülükleri yaratma ihtiyacını’ vurguladı.

CHP, ÖDP, HDP, Emek Partisi, Birleşik Haziran Hareketi, Pir Sultan Abdal Derneği, Ayvalık Park Forumu, Tabiat Platformu, Çevre Koruma Derneği, Eğitim Sen, Belediye İş, Eğitim İş, Kent Konseyi Kadın Meclisi, Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifi, ADD, ÇYDD, Emekli Astsubaylar Derneği, Emekli Sen, Çiftçi Sen, ATAKAD, mahalle muhtarları, Ulaşım Kooperatifi, Küçükköy Spor Kulübü’nden temsilcilerin katılımı ile oluşturulan Ayvalık Demokrasi Platformu, İki oturumda gerçekleştirdiği forumda, ülkenin genel durumu ve Ayvalık özelindeki yansımaları ele aldı.

“ÖZ ÖRGÜTLÜLÜKLERİ YARATMA İHTİYACININ ALTI ÇİZİLDİ”

Ayvalık Demokrasi Platformunun forumların değerlendirdiği toplantıda, platformun oluşturulma nedenini de açıklana CHP İlçe Başkanı Ahmet Toker, “OHAL ve KHK’lar ile giderek artan hak kayıpları, baskılar ve korku ile sindirilmeye çalışılan muhalefetin bugünkü mücadelesinde, Kılıçdaroğlu’nun adalet talebi ile başlattığı İstanbul yürüyüşünün, Maltepe’de milyonların buluştuğu adalet mitinginin ve HDP’nin sürdürdüğü vicdan ve adalet nöbetlerinin önemi vurgulandı. Yan yana gelmenin, birlikte karşı duruş örgütlemenin, bunu yaparken de birbirini dinleyerek herkes için adalet isteyebilmenin ve adaleti yeniden inşa edebilecek öz örgütlülükleri yaratma ihtiyacının altı çizildi. Söz söyleyenin, hakkını arayanın hedef haline getirildiği, emeğe yönelik saldırıların hız kesmeden devam ettiği, Ayvalık özelinde kentsel ve doğal sit alanlarının yağmalandığı, zeytinliklerin imara açılmasına yönelik hazırlıkların yapıldığı, Bütünşehir Yasası ile yerellerdeki bir çok sorunun iktidar tarafından talan konusu haline getirildiği; günlük yaşamın, ekonominin, eğitimin, kültürel alanların piyasacı ve dinci bir kuşatmaya maruz kaldığı, hukukun tamamen iktidarın çıkarlarına hizmet eder hale getirildiği OHAL şartlarında, mücadelenin ortak birincil hedefi olarak OHAL’in kaldırılması saptandı. Adalet yürüyüşünü başlatarak geniş toplumsal kesimlerin ortaklaştığı bir zemini yaratan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, AKP iktidarı tarafından hedef gösterildiği ve açıkça tehdit edildiği son momentte, HDP milletvekillerinin tutuklanması karşısında tutum almayı beceremediğimize dair öze eleştiriyle birlikte, Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditler karşısında ortak tavır alınması gerektiği ifade edildi. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden itibaren başlayan süreçte, ülkemizin kritik bir gerilim hattına taşındığı; 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda oylatılan tek adam diktatörlüğüne halkın büyük oranda HAYIR demiş olmasına rağmen, YSK marifetiyle başkanlık ilan edildiği saptandı. Bu durumun, aynı zamanda iktidar açısından bir meşruiyet krizi yarattığı, artık iktidarın ve sistemin meşruiyetinin kalmadığı dile getirildi. Bugün ülkemizde AKP iktidarının rejim değişikliği için siyasal, ekonomik ve kültürel krizi derinleştirecek şekilde tüm alanlara müdahale etmeye devam ettiği ortaya kondu. Ayvalık Adalet Forumu’nun bir başlangıç olması gerektiği dileğiyle, daha çok bir araya gelmek, birlikte iş yapmak ve bu süreci aşacak öz örgütlülükleri geliştirmek doğrultusunda yeni adımlar atmak gerektiğinde ortaklaşıldı. Ülkemizin 100 yıllık tarihinde, Müdafai Hukuk Cemiyeti, Direniş Komiteleri ve halk komiteleri gibi örgütlenmelerin oluşturduğu zengin deneyimlerin varlığına vurgu yapılarak, bugün artık adaleti ve demokrasiyi ‘talep eden’ değil, bizzat yaratmak için harekete geçen bir halk hareketine ihtiyaç olduğu ifade edildi. Ayvalık olarak bir örnek yaratılabilirse ve bu tartışmalar geliştirilip yayılabilirse, ülkemizin bugünü ve yarını için değerli bir adım atılmış olacağımıza dair inanç duygularıyla forum sona erdi” dedi.

“KAYBEDECEK NEYİMİZ KALDI? BİR TEK ZİNCİRLERİMİZ VAR”

Toker, “Türkiye’de tek parti diktatörlüğü kurulmuştur. Demokrasinin egemen olduğu, laik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir Türkiye’nin yeniden kurulması gerekmektedir. Türkiye genelinde de, yerelde de adam kayırmacılık ve liyakattan uzak kadrolaşma aldı başını gidiyor. Ülkeyi adeta parti devleti haline getirdiler. Mahkemelerde, mülki amirliklerde, her yerde AKP’nin sözü geçiyor. OHAL uygulamaları ve KHK’lardan görülüyor ki, kamuda adalet kalmadı. 100 bin üzerinde ihraç var. Kamu çalışanları sorunlarını anlatamayacak ölçüde yalnızlaştırıldı. Herkes kendi içinde yalnızlaşsın istiyorlar. Hepimiz yalnızız. Herkes kaybetmekten korkuyor. Oysa kaybedecek neyimiz kaldı? Bir tek zincirlerimiz var. Birlikte çaba sarf etmeliyiz. Adalet, emeğin kurtuluşuyla gerçekleşecek. Bundan vazgeçmemeliyiz. Bireysel özgürlüklerin daha da kısıtlanması sonucu, muhaliflerin sesi kısılıyor. Ancak, herkes kendi adaletini ararsa olmaz. Hukuk devletinin inşa edilmesi lazım. Bizim istediğimiz, çağdaş, sosyal bir adalet. Daha sonra emeğin kurtuluşu ile olan adalete sıra gelecek. Müfredat değiştiriliyor. Talim Terbiye’de öğretmenler bulunurdu, dışlandılar; din dersi öğretmenleri katıldı. Şimdi de camiden gelenler katılıyor ki, çıkan programda tamamen dinsel bir müfredat var. Buna hep birlikte itiraz etmeliyiz. Çocuklarımız iyi eğitim almazsa hiç bir fonksiyonumuz kalmaz. Adalet yürüyüşü, faşist zihniyet karşısında nefes alamaz hale gelenleri rahatlattı. Nasıl o oksijene devamlı kavuşabiliriz, onu tartışmamız lazım. Burada pek çok şey dile getirilebilir. Alevilerin uğradığı ayrımcılığı anlatabilirim. Diyanetin tekçi zihniyetine karşı çıkmışız, onu anlatabilirim. Kürt meselesi konuşulabilir. Ama bugünün konusu bunlar değil. Bunları burada çözemeyiz. Yıllardır yapamadığımız emek meselesi burada çözülemez. Bizler, yeniden başlamanın yolunu bulmak zorundayız. Alışık olduğumuz yöntemlerin hepsi ortadan kalkmış durumdadır. Tıpkı 68 kuşağına dayatılan şeye karşı bir direniş örgütlendiğiyse, ortak aklı yeniden bulmalıyız. Herkesin demokrasiyi öğrenmesi gerektiğine inanıyorum. Demokrasiyi öğrendiğimizde herkese, her kişiye, her fikre saygı duyacağımıza inanıyorum çünkü. Yeni bir Türkiye resmi çizilmesi lazım ve burada herkesin kendisini görmesi gerekiyor. Her rengin, her düşüncenin kendisini o resimde görmesi gerekiyor. Yaptığımız politikalarda herkes samimi olmalı. Eğer samimi olmazsak halk bunu anlıyor ve inanmıyor. Sadece sosyal medyada tartışarak değil, artık sokağa inip çalışarak bir şeyler yapmak zorundayız. Beraber hareket etmemiz gerekiyor. Karşı fikirlerle hep konuşalım. AKP’ye oy veren halka gerçekleri anlatmak ve onun politikasının nereye gittiğini göstermek lazım. Sadece kendi mahallelerimize yönelik politika yapmayalım. İnsan odaklı politika yapalım. Hedefimizde insan olsun. 70’ler, 80’ler, 90’lardaki gibi lider odaklı siyasi anlayıştan vazgeçmeliyiz; kadro anlayışı ile hareket etmeliyiz. Demokrasi için birlikte olma adımı Ayvalık için çok değerliydi. Yıllardır devam eden, 7 Haziran ve OHAL sonrası tırmandırılarak artan ihlaller, Fırat’ın doğusunda yaşayanların birlikte yaşama umudunu da köreltiyor. Sur’da, Cizre’de insanların evleri yıkıldı. Sur gibi tarihi bir kent yok edildi. Adaleti sadece kendimiz için değil herkes için istemek gerekiyor. Bunun için samimi bir şekilde yaklaşılması, siyasi iktidarın nefret söylemine takılmadan bir arada durulması gerekiyor. Elbette, birbirimize karşı gerekeli eleştirileri samimice yaparak. Beraber olmak önemli. Burada adalet isteyen güçler olarak bir aradayız. İstediğimiz şey adalet. Tek bir anlam. Bütün başlıkları içinde toplayacak şekilde adalet istiyoruz. Nasıl tekrar elde edeceğimizi bulmalıyız. Devlette adaleti önemsiyorum. Devlet olduğunda kurumlar ve kurullar oluşacak, herkes adaleti arayabilecek. Artık Nuriye ve Semih demek yasak. Şu an iktidarın tutuklamak için gerekçeye ihtiyacı yok. Artık hiçbir şey meşru değil. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda partimizin görüşü bellidir. Biz kürsü dokunulmazlığını savunuyoruz. Farklılıkların samimiyetle kucaklandığı yeni bir demokrasi istiyorum. Kürt sorununun çözümü de şart, anadilde eğitim de. Tartışabiliriz. Nasıl bir anayasa istiyoruz, konuşmalıyız. Mahallelerde meclisler kurup bunları tartışmalıyız.Adalet, zihniyette oluşturulmadığında, yazdığımız yazı ile gelmez. AKP, HDP’ye yaptığı gibi, CHP genel başkanını da hapse atabilir. Ayvalık halkı olarak, insan haklarına, doğa haklarına, Ayvalık’ın alt yapısına sahip çıkmamız lazım. Bugün tabiat parkında yangın var. Ayvalık’ın kalbi yanıyor. Buradaki arkadaşlar da Dersim dağları yakılırken sessiz kalmamalı. Edirne ile Dersim ile Ayvalık’ı birleştiremezsek, söylediklerimiz boşa düşer. Cumhuriyet yok artık. O olmadığı için, önce cumhuriyeti geri getirmemiz gerekiyor. OHAL kalkmadan hiç bir şekilde adalet olmaz. OHAL kaldırılsın. Bu amaçla bıkmadan usanmadan kurultaylara, nöbetlere devam etmeliyiz. Kılıçdaroğlu bu kez de İstanbul’dan Ankara’ya OHAL kaldırılsın diye yürüsün.Son referandum meclisten geçerken, vekiller aslında buna karşıydı ancak FETÖ’cülükten içeri alınacakları korkusuyla evet dediler. İktidar meşruiyetini yitirmiş durumda. Yüzde 30 oy ile toplumun tamamını yönetmeye çalışıyor ama muhalefet hattı kurulamıyor. Baskı ve zulme karşı halkın mücadele etmesi gerekiyor ancak dağınıklık var; bir öncüye ihtiyaç var. CHP adalet yürüyüşüne kadar muhalefet görevini yapamıyordu. Tv’lerde bazı milletvekilleri 16 Nisan öncesi konuşulanları unutmuş gibi, 2019 hazırlığı yapmaya başlamıştı. Halkın baskısıyla CHP bunu yapması gerektiğini düşündü ve yaptı. Bizlere düşen CHP’yi zorlamak. Biz sokağa tek başımıza çıkamayız ama öncü güç ile çıkabiliriz. 50 milyonu hapse nasıl atacaklar? Hukuk kalmadı. Anayasa Mahkemesi’ni, Danıştay’ı, bütün yüksek yargıyı, kendi işlerini yürütmek için kullanıyorlar. Eskiden, bir hak ihlali olduğunda, en azından yüksek yargıya gidilebiliyordu. Akademisyen işten atılıyor, ama sonra üniversite öğrencisi olması bile engelleniyor. Hiç bir hüküm almamış, hakkında dava açılmamış hocalarımızın yurtdışına çıkışı yasaklanıyor. Bu kadar keyfi bir uygulama bu ülke tarihinde hiç olmamıştı. Köylüler ve çiftçiler için adalet talebi çok acil. Tarım çökertildi. Sahiller hızlı yapılaşma ile konut yağmasına tutuldu. Buralarda tarım yapılamaz hale geldi. Kırsal alanda madenler, taş ocakları, HES’ler ve altın aramaları ile bölgemiz tarumar edildi. Zeytinciliğe yönelik bir saldırı var. Bugüne dek sekiz kez öne sürülen ve her defasında geri çekilen zeytin yasası ile ülkenin zeytin alanlarını yağmalamak istiyorlar. AKP’nin tarım politikaları nedeniyle çiftçiler geçinemez hale geldi. Köyden kente göç yaşanmaya başladı. Bu politikalardan vazgeçilmesini ve tarıma yeniden kavuşmayı istiyoruz. Körfezde tarım alanları konuta açılıyor. Tarla sahipleri para kazanıyor gibi gösteriliyor ama bunun acıları çekilecek. Zeytin yasası geri çekildi ama Tabiat Parkı için halen tehlike var. Pateriça’daki 1. köyde zeytinliklerin tamamı AKP vekilleri tarafından satın alınmış; tarım binaları adı altında imara açmak istiyorlar. 250 m2, yani aslında 450 m2 binalarla kendilerine yalı yapacaklar. Zeytin yasasının yeniden getirilmek istendiğini bilmemiz lazım; bu ciddi bir sorundur. Yeşil alanlarda sürekli yangınlar çıkıyor. Yangın olmadan önce önlem alınmalı. Toprak yolların açılması, olukların ekilmesi lazım. Doğaya saygı ve adalet gerekir. Eğer bunu göstermezseniz doğa bunu geri alır. Hükümette şizofreni var; Büyükada’da insan hakları savunucularının alınması için 15 Temmuz’un devamı diyorlar; Kılıçdaroğlu ile ilişkilendiriyorlar. Anti faşist cepheyi güçlendirmemiz lazım. Adalet mitinginde hepimiz yan yana geldik. Hayır bloğu da yan yana getirdi. Şimdi 2019 için bir anayasa talebimiz olmalı. Buradaki bileşenlerin tamamı ile Türkiye için demokratik bir anayasa çalışması yapılabilir. Birinci sorun demokrasi sorunu, adalet sorunudur. Bu gericiliği geriletelim sonra hepsini çözeriz. Bu forumla belki bir örnek olacağız. Bir güneşimiz var, çamurla sıvanmak isteniyor ve bizi karanlığa itiyor. Biz ne yapıyoruz? Temel sorun altyapı. Büyükşehir belediyesine aittir. Büyükşehir, dolgu alanları diye yasa çıkardı, mevcut alanları da sahipleniyor. Kendi yerelimizde ses getirmemiz lazım. Komisyonlar kurmamız lazım. İnsanları motive etmemiz, yerelde bir şeyler yapmamız lazım. Omuz omuza mücadele verelim Ayvalık için. Birbirimizi tanırız o zaman. Bunu Türkiye genelinde de yapabiliriz. Omuz omuza olalım, yoldaş olalım, kardeş olalım. Ayvalık’ta ciddi bir tarih var. Antik dönemden tutun da yakın tarihe kadar. Şu anda Cunda güzergahında toprak altında bulgular var. 2010’da sit alanı ilan edilip kazı yapılması gündeme geldi ama sermaye bunun önüne geçiyor. Bu konuda adalet istiyoruz. Ormanlarımız var. Çam ağaçları bize mirastır. Bu çamlar yakılıyor. Geleceğimize, çevremize, doğamıza sahip çıkmamız gerekiyor. Toplumsal bir yozlaşma var. Herkes bir kimlik savaşına girmiş. Bu kimlik aslında insanlık kimliği olmalıdır. İnsanın insanca yaşayabildiği, kendini ifade edebildiği bir toplumsal düzen için mücadele başlatmalıyız. Hepimiz insanız ve kardeşiz. Toplumumuzda gençliğin gidişatı kötü; bir tarafta uyuşturucu bir tarafta dini yozlaşma ile sömürülen, kimliksizleştirilen gençlerimiz var. Laik, demokratik bir yaşam perspektifini örmeliyiz. Bizler aydın insanlar olarak bunu devletten beklememeli, adaleti nasıl alanlarda savunduysak mahallelere taşımalıyız. Halka gerçek demokrasi ve eşitlik düşüncesini yeniden anlatmalıyız. Eğer bu ülkede demokrasiyi de insanlığı da doğayı da korumak istiyorsak, çocukları önce evde yetiştirmemiz gerekiyor. Çocuklar okula gidiyor ve dört duvar arasında çevrede ne olup bittiğini göremiyor. İnsanlığı öğreneceksek evden başlamalıyız. Kendimize de sormamız lazım; biz ne yaptık bugüne kadar? İnsanların gitmediği yer tertemiz ve sağlıklı kalıyor. Bütünşehir Yasası’nın kalkmasını istiyoruz. AKP, algı operasyonu ile belediyeleri almaya, el koymaya çalışıyor. Kıyılar ranta açılmış. Yol kenarlarını da almışlar şimdi, içeriye kadar giriyorlar. Bağımsız Kadın İnisiyatifi olarak 2007’den beri çabalıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında hukuki ve psikolojik destek için dayanışma merkezi açılmasını sağladık. Davaları takip ediyor, şiddete uğrayan kadınlara destek veriyoruz. Körfez bölgesinde dayanışma ve iletişimi sağladık. Bu, kadın dayanışması için önemli bir gelişmedir. Haksız tahrik kisvesi altında sanıkların ödüllendirilmediği, gerçek adalet için mücadele ediyoruz. Erkeklerin suçları gerekçe gösterme gereği bile duymadan hafifletilirken, cezasızlık suçluları daha da cesaretlendiriyor. Çocuklar istismar ediliyor; taciz ve tecavüz devam ediyor. Kadınlar olarak hukuksuzluğun olağan hale getirildiği bu zamanda sokakta olmayı önemsiyoruz. Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz. Kadınlar için adaletin hem yasa önünde hem de hayatın her alanında demokratik bir ortam olmadan gerçekleşmeyeceğini söylüyoruz. Eşitlik yoksa adalet de yok. Eşit ve özgür bir dünya istiyoruz. Çocuklar ve kadınlar için adalet çok acil. Eğitimin gericileştirilmesine son verilmesi, eğitim ve yaşam hakkı için adalet istiyoruz. Eğitim ve sağlık özelleştirilemez. Gün be gün toplumun çöküşüne karşı hemen şimdi harekete geçmeliyiz” dedi.

AYVALIK’TAKİ SORUNLAR DA ELE ALINDI

Forumda ilçedeki sorunların da ele alındığı vurgulanarak, ‘Ayvalık’taki ulaşımda büyük sorunlar var. Sorunun kaynağında ise Bütünşehir Yasası yatıyor. Yasa değiştikten sonra, toplu taşımada süratli bir şekilde değişiklik yapıldı. Daha önce belediye araçları vardı; şimdi büyükşehir ile birlikte kanuni bir zorunlulukla yeni sisteme geçildi. Taşıma işletmeciliğini yapanlar büyük borç yükü altında. Kullandığımız araçları borçlanarak satın almak zorunda kaldık. Kazancımızın önemli bir kısmı, en baştan büyükşehir belediyesine gidiyor. Vergi ve komisyonlardan sonra bize hiç bir şey kalmıyor. Belediyenin yerine getirmesi gereken 65 yaş üstü ücretsiz ve diğer indirimli taşımacılık da eklenince, aileleriyle birlikte yaklaşık 300 kişiyi ilgilendiren bir dram ortaya çıkıyor. Üstelik, vatandaş ile sürekli muhatap olan bizler çözüm arıyoruz. Balıkesir çapında bu sisteme geçen 900 araç var. Toplu taşımaya da adalet istiyoruz. En büyük sorun emekçilerin sorunları. Taşerona karşı olduğunu söyleyen belediyelerin en azından daha farklı davranması lazım. Ayvalık belediyesi dahil bir çok belediyede bu sorun var. Büyükşehir de Ayvalık belediyesi de taşeron çalıştırıyor. Ödenmeyen ücretler var. Buna bir çözüm bulunmalı. İşçilerin öz örgütlenmesi için çalışmalar var. Ayvalık belediyesi işçileri örgütlenip sendikalı hale geldi ama yine de büyükşehirden daha ucuza çalışıyorlar; düzenli ödeme alamıyorlar. Böyle olunca, işçi ve belediye arasında da kopukluk oluyor. Bunun için bir çözüm bulunması gerekiyor. Ayvalık Demokrasi Platformu bugüne kadar insanlık onuruna, özgürlüklere, seçme hakkına, basına, çocuklara, kadınlara, halklara, doğaya ve yaşam alanlarına yönelik saldırılar karşısında dayanışmayı örgütleme çabasıyla bir çok etkinlik ve eylem gerçekleştirdi. Adalet talebinin toplumun en geniş kesimlerince yakıcı olarak hissedildiği bugün, adalet yürüyüşünden, adalet mitingine, adalet ve vicdan nöbetlerinden, Adalet Kurultayı’na ’adalet nedir’, ’kimin için adalet’, ‘nasıl bir adalet’ soruları da muhataplarınca cevaplanmayı bekliyor. Bu amaçla Ayvalık’ta gerçekleştirdiğimiz Adalet Forumu’nda öne çıkan ve ortaklaşılan başlıklar ve yaklaşımlar için ortak mücadele hattı geliştirmek; örgütsüz olduğu için güçsüz olan milyonların kendi talepleri ve sorunları için örgütlenmesinin önünü açacak şekilde ve toplumsal muhalefet olarak, nasıl bir dünya, nasıl bir ülke, nasıl bir Ayvalık istiyoruz sorusunun cevabını fiili olarak inşa etmek üzere harekete geçmenin zorunlu olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır” denildi.

Platformun belirlediği sorunları da açıklayan Toker, “Emeğe yönelik saldırılar sürüyor. Grev yasaklamalarından, sendikal örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına, KHK’lar ile işten atmalardan, devam eden işçi cinayetlerine, güvencesiz ve esnek çalışma dayatmasından, mesai saatlerinin uzatılmasına, açlığa mahkum eden asgari ücretten, çalışanların gerçek taleplerini karşılamayan TİS’lere kadar geniş bir yelpazede kazanılmış hakların kaybı ve hukuksuzluklar milyonların canını yakıyor. Doğa ve yaşam alanları saldırı altında. HES’ler, RES’ler, GES’ler, taş ocakları, altın madenleri adı altında yaşam alanlarımız, doğamız talana açılıyor. Turizm ve imar gerekçeleriyle tarım arazilerimiz yağmalanıyor. Şimdilik geri çekilen zeytin yasası ve benzeri düzenlemeler, ÇED gerekli değildir kararlarıyla talana açılan yerler, sabotaj ihtimali yüksek yangınlar, doğal ve tarihi SİT alanlarının statülerinin değiştirilerek imara açılması bu süreçte mücadelesini vermeye devam etmemiz gereken başlıklar arasında. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, cinsel saldırılar, çocuk istismarı ülke genelinde tırmanışa geçmiş, cezasızlık ve indirimlerle adeta suçlular bizzat devlet tarafından azmettirilir hale gelmiştir. Gerek ilçemiz, gerekse bulunduğumuz Körfez Bölgesi de bu korkunç tablodan payını almaktadır. Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifi başta olmak üzere, mahkemelerde ceza indirimlerine, istismarların Ört bas edilmesine, tacizin tecavüzün mağdurunun hedef gösterilmesine karşı mücadeleyi sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran her türlü söylemin karşısında durarak ‘Erkek adalet değil, gerçek adalet’in takipçisi olmak zorundayız. Siyaset alanının daraltılması, tutuklamalar, gözaltılar, en temel anayasal hak olan ifade özgürlüğüne yönelik tehdit ve uygulamalar, hepimizi adeta açık bir cezaevinde yaşar duruma getirmiştir. Sosyal medya paylaşımlarından tutuklamalar, her türlü hak arama eylemine saldırılar, soruşturmalar, muhalefetin kriminalize edilerek sesinin kısılmaya çalışılması ilçemizde de en temel sorunlarımızdandır. İktidar tarafından toplumu bölmeye, kutuplaştırmaya yarayan ırkçılık, nefret söylemleri, savaş kışkırtıcılığı, hedef gösterme gibi insani değerleri ayaklar altına alan yaklaşımlar Ayvalık özelinde de gözlemlediğimiz üzere toplumsal bir gerginlik yaratmaktadır” dedi.

DEMOKRASİ PLATFORMUNDAN ÖNERİLER

Forumda tespit edilen sorunlar ve ortaklaşılan yaklaşımlar üzerinden öneriler de şöyle oldu; ‘Bu sürecin sonunda bir halk hareketinin yaratılması mümkündür. Hayatımıza, suyumuza, emeğimize ve tüm demokratik haklarımıza sahip çıkmak için öncelikle adalet talebinin bizleri buluşturduğu bu geniş cepheyi sürekli kılmak zorundayız. Bu çabayı ortaklaştırmak için samimiyetle destek olmalıyız. Bu cepheyi faşizme karşı oluşturulabilecek legal en büyük cephe olarak kabul etmek, bu cephe içinde yoldaşlık hukukuna dayanarak birlikte mücadele etmek gerekmektedir.  Bu harekete destek veren tüm kurumlar öncelikle faşizmin Kılıçdaroğlu’nu tutuklama baskısına karşı bir deklarasyon yayınlamalı ve milletvekilliği geçerli olan HDP’li dostlarımızın tutukluluk hallerine itiraz etmelidir. Bir daha, “O sarı öküzü vermeseydik” dememek için dikkatli olmalıyız. Bu iki ana noktada buluşabildikten sonra temel mücadele alanımız OHAL’in kaldırılması yönünde olmalıdır. İçimizdeki birleştirici yanları toparlamak zorundayız. Çanakkale’den sonra uzun süreli bir amacımız olmalı; tüm Türkiye’de, tüm illerde kurultaylar oluşturulmalı, forumlarda herkes bir araya gelmelidir. Yaşanan süreç, bir anlamda örgütsüzlüğün bir bedelidir. İktidarın çözüldüğü, çözüldükçe de baskıyı artırdığı gerçeğinden hareketle, kendi demokrasisini örgütlemeyi hedefleyen yeni bir bakış açısına acilen ihtiyaç vardır. Hakim olan güce karşı halkın kendi iradesini geliştiren deneyimlerin ışığında, halkın kendi iradesine sahip çıkacağı yeni örgütlenme modelleri bulmamız gerekmektedir. Egemenler gücünü, emekçilerin, halkların örgütsüzlüğünden alıyor. Bunu ancak bizler değiştirebiliriz. Sorunun mağduru değil muhatabı olmalı, yaşadığımız yerden ve sorunlardan başlamak üzere özne olarak değiştirmek için örgütlenmeliyiz. Eyleme geçmeli ve emek harcamalıyız. Birimiz bile özgür değilsek hiçbirimiz özgür değiliz. Bizler az olmadığımızı, güçsüz olmadığımızı yan yana geldiğimizde görüyoruz. Bizim bir araya gelmemizden, örgütlenmemizden, dayanışmamızdan, eylemimizden korkan iktidarın korkusunu gerçeğe çevirecek olan yine bizleriz. Her zulüm kendi direnişini yaratır. Bunu büyütmek umuduyla’